İYTE bünyesinde bulunan TAMİKAM (Tasarım, Mimarlık ve Kent Araştırmaları Merkezi)’ın ovamızda gerçekleştirdiği “Yeraltı suyu Kaynaklarının Kültürel Miras Bağlamında Değerlendirilmesi için Model Önerisi” isimli araştırması, suyun farkındalığı için önemli bir belge olmakla birlikte, genelde Türkiye’deki yeraltı suyu kaynaklarının doğru kullanılması ve bu kaynakların kültür ile ilişkisinin irdelenmesi için temel bir strateji belgesi olma niteliği de taşıyor.
Gün geçmiyor ki dünyanın herhangi bir coğrafyasında iklim krizinin etkilerinin, yıkıcı tahribatının yer aldığı haberler gündemde olmasın. Bu konuya yönelik tartışmaların çeşitliliğine, farklı ideolojik çerçevelerden sunulan birbirlerine zıt çözümlere rağmen bilim dünyası önümüzdeki yıllarda bizi bekleyen kuraklık konusunda birleşmekte.
İYTE ve TAMİKAM tarafından yürütülen çalışma tam da bu çerçevede olası bir su krizine karşı gerek küresel politikalar gerekse yerel mücadeleleri anlamlandırmak, doğa ve doğal kaynaklar ile kurduğumuz ilişkinin kültürel yansımalarına yönelik bir kavrayış elde etmek ve yerel yönetimler ile yerel halk arasında asgari müştereklerde buluşmak, sürdürülebilir bir su yönetimi tasarlama ve bu hedeflere yönelik stratejileri belirlemek üzere yapılmış.
Araştırma bölgesi önemli yeraltı su kaynaklarına sahip ve bu kaynakları geçmişte de farklı sistemlerle kullanmış olan Karaburun Yarımadası’nda yer alan, ovamızın da içinde bulunduğu Gülbahçe, İçmeler, Barbaros, Kadıovacık ile Ildırı köylerini kapsıyor. Bu köyler aynı zamanda bir yer altı su rotası hattı oluşturmaları dolayısıyla seçilmiş.
Çalışma, bölgede içme suyu kaynağını da oluşturan mevcut kaynakların çağdaş yöntemlerle analizini yaparken, su rotası hattı boyunca var olan köylerde geçmişte yer alan su kullanma yöntemlerini, köylülerin geliştirdikleri önlemleri ve deneyimleri de içermektedir.
Çalışmaya göre bu deneyimi anlamlandırarak günümüz koşullarına uyarlamak ve hatta burada yaşayan toplulukların su ile kurduğu yaşamsal ve kültürel ilişkiyi görünür kılmak, sürdürülebilir bir su yönetiminin önemli bir parçasıdır.
Bu çerçevede köylerde bulunan su kullanımı ve su depolamak için inşa edilmiş kuyu gibi su yapılarının yeraltı sularının yerüstü yansımaları olarak ele alınması ve tescillenmesi ve kültürel miras olarak koruma altına alınması gerekliliği vurgulanmış. Fiziki yapıların dışında yağmur suyu hasadı gibi pratiklerin önemi ve kültürel coğrafyamızdaki değerinin anlaşılması için kapsamlı biçimde analiz edilmesi ve bilgi birikiminin arttırılması önerilmiştir.
Yine somut olmayan kültürel miras anlayışı içerisinde suyun hafızalarda bıraktığı derin izler, suyla ilgili söylenceler, ritüeller, sözlü tarihin kayıt altına alınarak bir sonraki kuşağa aktarılması su kültürü ve kullanım farkındalığına yönelik olarak, bölgemizin büyük bir kültürel kaynak olduğu ortaya konmuştur.
Özellikle Barbaros ve Kadıovacık köylerinde görülen mitler, pratikler, ritüeller bu köylerde insan-su ilişkisinin değerini ortaya koyan bir zenginlik olarak bölge halkına bir gurur verdiği kadar, aktarımı ve korunması yolunda bizlere de sorumluluğumuzu hatırlatmaktadır.
Artan nüfus, yanlış su kullanımı, yanlış tarım uygulamaları ve bölgede yaygınlaşan plansız turizm faaliyetleri ile iyice strese giren su kaynakları azalmakta ve tuzlanmaktadır. Su sorununa getirilen şebeke suyu uygulamaları bölgede çözüm olduğu kadar halk ve yerel yönetimler arasında çatışma alanı yaratmaktadır.
Yapılan bu değerli araştırma bize gerek kamu politikaları gerekse yerel mücadeleleri ve hatta bireysel çabalarımızı anlamlandırmak adına doğa ve doğal kaynaklar ile kurduğumuz ilişkinin bütüncül ve demokratik bir bakış açısıyla çalışılmasının önemini anlatmaktadır.
Bu farkındalık ile doğal ve coğrafi kırıl- ganlıklara sahip bölgemizde, doğamıza sahip çıkmak ve sürdürülebilir su politikaları oluşturmak hepimizin sorumluluğundadır. Bu yapılırken araştırmanın belirttiği gibi bölgenin kırsal kimliğinin kaynağını oluşturan tarım pratiklerinin devamlılığı ve tarım alanlarının korunması kırmızı çizgimiz olmalıdır. Gelişme baskısı bizi, su mirasını bir yaşamsal ve kültürel kaynak olarak korumaktan ve ona zararsız, ya da en az düzeyde zarar verecek kararlar almaktan, alternatif öneriler içeren projeler üretmekten alıkoymamalıdır. Bunun için analitik yaklaşımlara, kapsamlı değerlendirmelere, duyarlı planlamalara ve en önemlisi doğayı odak noktasına alan uzlaşmacı bakış açısına ve akademiden köy stk’larına, yerel yönetimlerden bölge yatırımcılarına uzanan tüm paydaşların gerilimsiz ve eşitlikçi işbirliğine ihtiyaç vardır.
Proje Ekibi
Prof. Dr. Hülya YÜCEER (Proje Yürütücüsü) Prof. Dr. Alper BABA
Doç. Dr. Deniz GERÇEK,
Öğr. Gör. Dr. Yasemin ÖZCAN GÖNÜLAL Öğr. Gör. Dr. Ozan UŞTUK
Öğr. Gör. Dr. Taygun UZELLİ Arş. Gör. Selen GÜLER https://surotasi.com
Haber: F. Sanem Bay