Karanlık tema Aydınlık tema

İzmir yönünden gelirken Kadıovacık köy merkezine girmeden önce sağda kısmen yıkılmış gibi duran bir yel değirmeni görürsünüz. Ovaya ve poyraz rüzgarına karşı, yüksek bir noktada bulunan değirmen adeta yoldan geçenleri selamlar gibidir.

Bölgede yıl boyunca istikrarlı esen kuzey-doğu rüzgarından (poyraz) faydalanmak için kurulan yel değirmeni kalıntılarına diğer köylerde de rastlarsınız. Bir çoğu kısmen yıkılmış durumdadır.

Kadıovacık Köyü’ndeki bu değirmen yıkılmış gibi görünse de aslında yarım bırakılmış bir yapıdır.

Hikayesi ise oldukça hüzünlüdür. Yarım değirmenin hikayesini Kadıovacık köyü muhtarı Ümit Özdemir’den diledik:

Yaklaşık 300 yıl kadar önce köye dışarıdan gelip yerleşen bir yabancı, değirmencilik yapmak ister. Rüzgarı ve ulaşımı hesaplayarak değirmenin konumunu belirler. Ardından inşasına girişir. Evlidir ve küçük bir çocuğu vardır. Hayali, kuracağı bu değirmenle geçimini sağlamak ailesi ile bu köyde mutlu bir hayat sürmektir. Dağdan toplayarak getirdiği taşlarla değirmenin duvarlarını örmeğe başlar. Eşinin de yardımıyla değirmen epeyce şekillenmeye başlamıştır. Onlar değirmenin inşaatında çalışırken çocukları da değirmenin çevresinde oyun oynayarak zaman geçirmektedir.

Bir gün yine değirmende çalışırken birden bire çocuklarının yokluğunu farkederler. Telaşla aramaya başlarlar. Seslenirler, araştırırlar ama nafile, çocuklarından bir iz yoktur. Derken saatler sonra değirmenin az ilerisindeki “Mağara Gölü” diye anılan gölette çocuklarının cansız bedenini bulurlar.

Her ikisi de sinir krizi geçirirler. Bu derin üzüntü onları perişan etmiştir. Hayattaki her şey gibi değirmen de artık onlar için anlamsızdır. Öylece bırakıp köyü terkederler ve bir daha geri dönmezler.

O gün bu gündür Yarım Değirmen adeta yarım kalan bir hayali anlatmaktadır.

Bir cevap yazın
İlgili makaleler