İlk yazımız giriş niteliğindeydi. Bu ikinci yazıdan itibaren söz konusu köylerde cereyan eden toplumsal değişme olgularını, süreçlerini ele alıp inceleyeceğiz.
Toplumsal değişme faktörleri içinde somut olanların başında nüfus faktörü gelir. Toplumlar belirli sayıdaki insanlardan oluştuğuna göre dikkat çeken ilk önemli unsur, insan sayısındaki sayısal değişmelerdir. Bunlar, nüfustaki artış ve eksilişleri, fiziksel yer değiştirmeleri yani göç olaylarını kapsar. İlave olarak nüfustaki nitelik (nüfusun etnik, ekonomik, kültürel vb.) özelikleri de çok önemlidir. Dolayısıyla ilk planda doğumlar, hastalıklar, doğal afetler, savaşlar, teknolojik yenilikler gibi çeşitli nedenlere bağlı olarak gerçekleşen değişmeler, örneğin ölümler, insan ömrünün uzaması ve benzeri niceliksel nüfus olguları demografik değişmelerle uğraşanlar için önemli unsurlar olarak kabul edilir.
Büyük küçük tüm toplumsal birimlerde nüfus, toplum açısından en büyük güç kaynağıdır. Çünkü nüfus, niceliksel büyüklükle birlikte güvenlik, ekonomik ve diğer sosyal gelişmeler, politikalar bakımından temel kaynak olarak düşünülür. Yani nüfus makro düzeyde birinci ulusal güç kaynağıdır.
Nüfus hareketleri, zincirleme bir dizi maddi ve manevi sosyal olayın meydana gelmesine yol açar. Örneğin, bir yerde nüfusun artması, yoğunlaşması, yeni ihtiyaçların, sorunların doğması demektir. Yeni ihtiyaçlar da yeni sosyal ilişkilerin ve yeni sosyal kuralların, kavramların, düşünce ve anlayışların, değerlerin oluşturulmasını; tüm bunlar da yeni sosyal kurumların ve örgütlenmelerin ortaya çıkmasını sağlar. Böylece nüfus, ihtiyaca bağlı olarak birçok sosyal sürecin, olgunun başlatıcı gücü, dinamiği olmaktadır. Bir yerde, kentte nüfusun fazlalığı, yoğunluğun çok olması, sosyal ilişkilerin ve etkileşimin de aynı ölçüde artması, dolayısıyla bilgi birikiminin, kültürel gelişmenin, düşünsel ilerlemelerin; böylece yeni buluşların, keşi- flerin, her türlü uygarlık değerlerinin yaratılması, artması demektir. Büyük ve kalabalık kentler, insanlık tarihi içinde özgürlüklerin, eşitliğin, bilimsel, felsefi, sanatsal yaratıcılıkların hep kaynağı ve merkezi olmuşlardır. Nüfusun az ya da seyrek olduğu mekânlarda sosyal hareketlilik, etkileşim, tabakalaşma az olacağı için ileriye dönük yenilikler, yeni icatlar da az olur.
Söz konusu köylerdeki nüfus yapısı ve hareketliliğinin tarihsel boyutu konusunda bazı ön bilgiler vermiştik. Gene bu bağlamda olmak üzere belirtmeliyiz ki, Cumhuriyet öncesinde 1912 ile 1922 arasındaki on yıllık süre içinde art arda gelen savaşlar (Balkan Savaşları, Birinci Dünya Savaşı, Kurtuluş Savaşı), Osmanlı Devleti’nin yıkılışı ve yeni bir devletin, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşu bütün Türkiye’de olduğu gibi, bölgede de öncelikle kapsamlı nüfus hareketlerine sebep olmuştur. Özellikle Osmanlı coğrafyasında – Anadolu’da önemli nüfus kayıpları yaşanmıştır. Nüfusta kapsamlı yer değiştirmeler görülmüştür. Dolayısıyla bu köyler de meydana gelen değişmelerden çok etkilenmişlerdir. Örneğin en büyük kayıp Barbaros Köyü’nde görülmüş, o dönem yaklaşık 400 nüfuslu Barbaros, çoğu Çanakkale Muharebelerinde olmak üzere Birinci Dünya Savaşı’nda 34 şehit vermiştir. Bahsettiğimiz savaşlar doğal olarak aile kurumunda farklı sorunlar yaratmış, ayrılmalar, boşanmalar ve erkek nüfus aleyhine bir durum meydana gelmiş, iki cins arasındaki nüfus dengesi çok bozulmuştur. Erkek nüfusun azalması üretimin azalmasına yol açtığı gibi sorunlu evliliklerin yapılmasına yol açmıştır. Örneğin yetişkin erkek kıtlığından dolayı kızların yaşlı erkeklerle evlendirilmelerinin yarattığı psikososyal sorunlarla ilgili onlarca ilginç anılar, hikâyeler vardır.
Daha önce belirttiğimiz gibi Uzunkuyu ve Nohutalanı köylerinde 1926 ve 1927 yıllarında Balkan kaynaklı Müslüman nüfusla ilgili olarak kapsamlı bir mübadele olayı yaşanmıştır. Birbirine komşu olan bu köy grubunda mübadele olayı normal sosyal, ekonomik ve kültürel ilişkiler bakımından dikkat çeken bir olumsuzluğa yol açmamıştır. Yeni gelenlerle eski nüfus kısa sürede normal komşuluk ilişkilerini oluşturmuş ve genel sosyal ilişkiler, yaşam sürdürülmüştür. Bu durumun en dikkat çeken delili kısa süre sonra karşılıklı kız alıp vermelerin gerçekleşmiş olmasıdır. Köyler arasında verimli bir sosyal dayanışma ve kaçınılmaz işbirliği mekanizmaları oluşmuştur.
Bu mübadelelerin dışında söz konusu köylere her zaman yurt içinden de bireysel ve ailesel düzeyde (içgöç biçiminde) göçler olmuştur. Bunlar daha çok ekonomik nedenlere dayanmaktadır.
Örnek olarak söylersek bu süre zarfında Barbaros’a Konya’dan, Erzincan’dan (1939 Büyük Erzincan depreminden dolayı) Tokat’tan, Yozgat’tan, Kütahya’dan, Manisa Kula’dan gelen aileler vardır. Tarihsel süreç içinde köylerin kendi aralarında da sınırlı da olsa, göç eden aileler olmuştur.
Batı Urla köylerinde -devletin de teşvikleriyle- Cumhuriyet sonrası, her köyde aynı olmamakla birlikte, nüfus artışı yüzde 3 dolayındadır. Bu durum 1960 yıllarına kadar sürmüştür. Bu tarihten sonra Doğum Kontrolü ve Nüfus Planlaması kavramlarına, uygu- lamalarına da bağlı olarak önce nüfus artış hızı durmuş, son yıllara doğru da bazı köylerde dikkat çeken bir biçimde azalmıştır. Nüfus artış hızındaki en bariz azalış Barbaros’ta yaşanmıştır, bu oran yüzde 2’nin altına düşmüştür. Örneğin Kadıovacık’ta ise hâlen bu artış yüzde 2’nin üzerindedir. Nüfus artışı konu- sunda bir noktaya daha dikkat çekmemiz gerekiyor. Başta ekonomik güçlükler olmak üzere benzer sosyokültürel faktörlere bağlı olarak, evlenme yaşına gelen gençlerde hem evlenme yaşı yükselmiştir, hem de evlenmeye karşı bir ağırdan alma, ikircikli bir tavrın olduğu gözlenmektedir. Bu durumun nüfus artışını daha da aşağıya çekmesi kaçınılmazdır.
Doğal olarak Cumhuriyet sonrası yapılan reformlar ve sosyoekonomik çalışmalara bağlı olarak bu köylerde de nüfusun niteliksel yapısında (öncelikle okur yazarlığın artması gibi kültürel özelliklerde) olumlu değişmeler gerçekleşmiştir.
Bundan sonraki yazımızda bu köylerde son dönemde gerek köyden kente gerekse farklı nedenlerle kentten köylere doğru tersine gerçekleşen göçten bahsedeceğiz.
Dr.Aşkın Yaka
Sosyolog